Osman Atasoy

Osman Atasoy

The expected southern weather passed. As we were at the North of the island, we did not feel that bad weather. However one night we had some real difficulties. We had the hardest storm since we left Turkey. Even we were expecting that it was going to come from South, weather came from North when we had just anchored to a small island called Francesco at the North part of main island. Sundown was close. In a flash the North horizon started to get dark. Yet, we did not understand what was going on; the crazy wind came over us with rain.

Tent gathering the rain on was tight on stern. The crazy wind started to shake the tent out extremely that I thought its connections would break away. We both ran to gather the tent. It got swollen with the crazy wind and it was nearly going to wing us. We barely wrapped it and put into the locker. We were totally wet in such a short time like we felt into water.

Our anchorage was open to the North. The bow of the boat started to go in and out of water with the big waves. Boat’s back turned to the shore. The rocks of the island were starting about 50m. back. I wanted to go to bow and check the anchor. However, this was impossible. Rain drops darted by the wind was hitting my face as bullets. OUR ULTRA ANCHOR HAS NOT DRAGGED TILL TODAY. WE TOOK COVER IN OUR BOAT HOPING IT WOULD NOT LET US DOWN THIS TIME, TOO.

Water spatters turned to a white cloud. Vision was 0. There was a small boat so close to us tied to a arch barrel and we even could not see this boat anymore……….The limit of our wind indicator was 60 knot and we were away over it……While we were thinking of how much we could survive under those conditions, the wind started to calm down.

I was surprised once I check the time. We felt like the storm lasted for hours, everything actually passed in just 30 minutes…….. We were so afraid of dragging to the rocks but it was over. I went down to take a strong drink.

Taken from Osman Atasoy’s blog   http://osmanatasoy.org

Ultra Marine
2019-07-14T16:18:06+03:00

The expected southern weather passed. As we were at the North of the island, we did not feel that bad weather. However one night we had some real difficulties. We had the hardest storm since we left Turkey. Even we were expecting that it was going to come from South, weather came from North when we had just anchored to a small island called Francesco at the North part of main island. Sundown was close. In a flash the North horizon started to get dark. Yet, we did not understand what was going on; the crazy wind came over us with rain.

Tent gathering the rain on was tight on stern. The crazy wind started to shake the tent out extremely that I thought its connections would break away. We both ran to gather the tent. It got swollen with the crazy wind and it was nearly going to wing us. We barely wrapped it and put into the locker. We were totally wet in such a short time like we felt into water.

Our anchorage was open to the North. The bow of the boat started to go in and out of water with the big waves. Boat’s back turned to the shore. The rocks of the island were starting about 50m. back. I wanted to go to bow and check the anchor. However, this was impossible. Rain drops darted by the wind was hitting my face as bullets. OUR ULTRA ANCHOR HAS NOT DRAGGED TILL TODAY. WE TOOK COVER IN OUR BOAT HOPING IT WOULD NOT LET US DOWN THIS TIME, TOO.

Water spatters turned to a white cloud. Vision was 0. There was a small boat so close to us tied to a arch barrel and we even could not see this boat anymore……….The limit of our wind indicator was 60 knot and we were away over it……While we were thinking of how much we could survive under those conditions, the wind started to calm down.

I was surprised once I check the time. We felt like the storm lasted for hours, everything actually passed in just 30 minutes…….. We were so afraid of dragging to the rocks but it was over. I went down to take a strong drink.

Taken from Osman Atasoy’s blog   http://osmanatasoy.org

Osman Atasoy

Acayip Bir Bora, 21 Şubat 2010, Brezilya Yazdır E-posta
Beklediğimiz güneyli hava gelip geçti. Adanın kuzeyinde olduğumuz için bu kötü havayı hissetmedik bile. Ancak bir akşam çok zor anlar yaşadık. Türkiye’den ayrıldığımızdan beri karşılaştığımız en sert rüzgârı yedik. Hem de biz güneyden gelecek diye beklerken, rüzgâr kuzeyden esti. Ana adanın kuzeyindeki Francesco adlı minik bir adacığın altına henüz demirlemiştik. Gün batımına yakındı. Bir anda kuzey ufku kararmaya başladı. Daha ne oluyoruz demeye kalmadan deli bir rüzgâr yağmurla birlikte üzerimize bindirdi.
Kıç üstünde yağmur suyu topladığımız tente geriliydi. Aniden bastıran rüzgâr tenteyi o kadar şiddetli silkelemeye başladı ki, bağlı olduğu yerleri koparmasından korktum. İkimiz birden tenteyi toplamaya koştuk. Kumaş içine dolan rüzgârla şişip, az daha paraşüt gibi ikimizi birden uçuracaktı. Güçlükle sarıp havuzluğa attık. Kısacık bir sürede denize düşmüş gibi sırılsıklam olduk.

Demirlediğimiz yer kuzeye açıktı. Bir anda büyüyen dalgalarla teknenin başı suya girip çıkmaya başladı. Kıçımız karaya dönmüştü. Elli metre kadar arkamızda adanın kayalıkları uzanıyordu. Demiri kontrol etmek için baş üstüne gitmek istedim. Ama buna imkân yoktu. Rüzgârın savurduğu yağmur taneleri mermi gibi yüzüme çarpıyordu. ULTRA MARKA DEMİRİMİZ BU GÜNE KADAR TARAMAMIŞTI. BU SEFER DE UZAKLAR’I BIRAKMAYACAĞINI UMARAK HAVUZLUĞUN KUYTUSUNA SIĞINDIK.
Rüzgârın sudan kaldırdığı serpinti beyaz bir bulut gibi her yanı kaplamıştı. Görüş neredeyse sıfıra düşmüştü. Hemen yanımızda tonoza bağlı küçük bir tekne vardı. Artık onu bile göremiyorduk. Top patlamasını andıran gümbürtülerden yıldırımların çok yakınımıza düştüğünü anlıyor, fakat ışıklarını görmüyorduk. Rüzgâr göstergemizin üst sınırı 60 knot’tı. Onu çoktan geçmiştik. Rüzgârın hızını 70 knot olarak tahmin ettik. Bu şiddette bir havaya daha ne kadar dayanabileceğimizi düşünürken rüzgâr hafiflemeye başladı.
Saate bakınca şaşırdım. Bana saatlerdir devam ediyormuş gibi gelen fırtına sadece otuz dakika sürmüştü. Oturduğum yerden pek kalkmamış olmama rağmen kendimi yorgun hissediyordum. Sibel duygularını tek bir cümleyle özetledi, “Ödüm koptu, bacaklarımın bağı çözüldü…” Benim de ondan aşağı kalır yanım yoktu. Sinirlerim gerilmiş, tekne kayalıklara düşecek diye çok korkmuştum. Ama her şey geçmişti. Sert bir içki hazırlamak üzere kamaraya indim.
Osman Atasoy’un bloğundan alınmıştır http://osmanatasoy.org

Ultra Marine
2019-07-08T19:11:45+03:00

Acayip Bir Bora, 21 Şubat 2010, Brezilya Yazdır E-posta
Beklediğimiz güneyli hava gelip geçti. Adanın kuzeyinde olduğumuz için bu kötü havayı hissetmedik bile. Ancak bir akşam çok zor anlar yaşadık. Türkiye’den ayrıldığımızdan beri karşılaştığımız en sert rüzgârı yedik. Hem de biz güneyden gelecek diye beklerken, rüzgâr kuzeyden esti. Ana adanın kuzeyindeki Francesco adlı minik bir adacığın altına henüz demirlemiştik. Gün batımına yakındı. Bir anda kuzey ufku kararmaya başladı. Daha ne oluyoruz demeye kalmadan deli bir rüzgâr yağmurla birlikte üzerimize bindirdi.
Kıç üstünde yağmur suyu topladığımız tente geriliydi. Aniden bastıran rüzgâr tenteyi o kadar şiddetli silkelemeye başladı ki, bağlı olduğu yerleri koparmasından korktum. İkimiz birden tenteyi toplamaya koştuk. Kumaş içine dolan rüzgârla şişip, az daha paraşüt gibi ikimizi birden uçuracaktı. Güçlükle sarıp havuzluğa attık. Kısacık bir sürede denize düşmüş gibi sırılsıklam olduk.

Demirlediğimiz yer kuzeye açıktı. Bir anda büyüyen dalgalarla teknenin başı suya girip çıkmaya başladı. Kıçımız karaya dönmüştü. Elli metre kadar arkamızda adanın kayalıkları uzanıyordu. Demiri kontrol etmek için baş üstüne gitmek istedim. Ama buna imkân yoktu. Rüzgârın savurduğu yağmur taneleri mermi gibi yüzüme çarpıyordu. ULTRA MARKA DEMİRİMİZ BU GÜNE KADAR TARAMAMIŞTI. BU SEFER DE UZAKLAR’I BIRAKMAYACAĞINI UMARAK HAVUZLUĞUN KUYTUSUNA SIĞINDIK.
Rüzgârın sudan kaldırdığı serpinti beyaz bir bulut gibi her yanı kaplamıştı. Görüş neredeyse sıfıra düşmüştü. Hemen yanımızda tonoza bağlı küçük bir tekne vardı. Artık onu bile göremiyorduk. Top patlamasını andıran gümbürtülerden yıldırımların çok yakınımıza düştüğünü anlıyor, fakat ışıklarını görmüyorduk. Rüzgâr göstergemizin üst sınırı 60 knot’tı. Onu çoktan geçmiştik. Rüzgârın hızını 70 knot olarak tahmin ettik. Bu şiddette bir havaya daha ne kadar dayanabileceğimizi düşünürken rüzgâr hafiflemeye başladı.
Saate bakınca şaşırdım. Bana saatlerdir devam ediyormuş gibi gelen fırtına sadece otuz dakika sürmüştü. Oturduğum yerden pek kalkmamış olmama rağmen kendimi yorgun hissediyordum. Sibel duygularını tek bir cümleyle özetledi, “Ödüm koptu, bacaklarımın bağı çözüldü…” Benim de ondan aşağı kalır yanım yoktu. Sinirlerim gerilmiş, tekne kayalıklara düşecek diye çok korkmuştum. Ama her şey geçmişti. Sert bir içki hazırlamak üzere kamaraya indim.
Osman Atasoy’un bloğundan alınmıştır http://osmanatasoy.org

About Ultra Marine